|
|
 |
|
haberler |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
haberler
Terim’den yanlış tercih!
esra tarih 18.05.2008, 08:02 (UTC) | | “Var mısın, yok musun?” yarışmasına katılan Terim ve Milli Takım, 300 bin YTL’lik teklifi kabul etti. Ancak Terim’in kutusundan 500 bin YTL çıktı. Ay-yıldızlılar, parayı 500 bin YTL’ye tamamladı ve bağışta bulundu
Milli Takım, Euro’08 öncesinde, Acun Ilıcalı’nın sunduğu “Var mısın, yok musun?” adlı yarışma programına katıldı, burada Teknik Direktör Fatih Terim yarıştı. Kutuların başında, milliler ve antrenörler yer aldı.
Son 7 kutuya kırmızılardan tek bir 500 bin YTL ile giren Fatih Terim, büyük ödülü son 4 kutuya taşımayı başardı. Hamdi Bey’in yaptığı 90 bin YTL’lik teklife “Yokum” diyen Terim’in şansı bundan sonra da devam etti. Son iki kutuya 500 bin ve 15 bin YTL’yi taşımayı başardı.
Fatih Terim ve Milli Takım oyuncuları, kazanılan parayı ÇOKSEV (Çocuk Kanserleri Sevgi ve Dayanışma Derneği) ve KOLON Vakfı’na bağışlamak istediklerini belirttiler. Bunu duyan Hamdi Bey, son teklifini normalin iki katına çıkardı ve “300 bin YTL” dedi.
Fatih Terim, bu rekor teklifi, oyuncularla bir araya gelerek değerlendirdi. Arda Turan’ın 17 numaralı kutusu ile önündeki 22 numaralı kutu arasında kalan Terim, Hamdi Bey tarafından yapılan 300 bin YTL’lik öneriyi kabul etti. Ancak programın sonunda Fatih Terim’in 22 numaralı kutusundan 500 bin YTL çıktı ve Fatih Terim büyük ödülü kaçırmış oldu.
Fatih hoca ayrıca Hamdi Bey ile konuşan ilk yarışmacı oldu ve 300 bin YTL için teşekkür etti.
Terim ayrıca oyuncularla birlikte 200 bin YTL vererek parayı 500 bin YTL’ye tamamladı ve belirtilen vakıflara bağışlayacaklarını söyledi. Acun Ilıcalı da bu bağışa katılacağını açıkladı.
Terim’e sürpriz
Terim’in eşi Fulya Hanım ve büyük kızı Merve’nin stüdyoda yer aldığı programdaki en büyük sürpriz New York’da okuyan küçük kızı Buse’den geldi. Buse, önemli bir sınava girmesine az süre kala okulunun önünden canlı bağlantıyla babasına şans diledi.
| | |
|
Çantalar umut taşıdı
esra tarih 17.05.2008, 07:46 (UTC) | | Coach firmasının, lösemili çocuklar yararına ünlülere tasarlattığı çantalar büyük ilgi gördü. Eren Holding, Coach’un Türkiye’ye gelişi nedeniyle, Coach’un daha önce ABD’li ünlülerle yaptığı kampanyanın benzerini “Umut Dolu Çantalar” adıyla hayata geçirdi. Türkiye’den projeye destek veren 29 ünlünün tasarladığı çantaların satışı www.umutdolucantalar.com sitesinden yürütüldü ve her biri 2 bin 500 YTL’den satıldı.
Açık artırma da vardı
Brooke Shields, Mandy Moore, Coach’un tasarımcısı Reed Krakoff ve Elif Eren’in 2 lösemi hastası çocukla tasarladığı çantalar ise önceki akşam Esma Sultan Yalısı’ndaki davette Turgay Artam’ın yönettiği açık artırmada sahiplerini buldu.
Elde edilen 100 bin YTL’nin üstündeki gelir ise Bizim Lösemili Çocuklar Vakfı’na bağışlandı. Brooke Shields’ın tasarladığı çanta açık artırmada 11 bin YTL veren Gülsen Eren’in oldu. Mandy Moore’un çantasını 10 bin YTL’ye, Reed Krakoff’un tasarladığı çantayı da 15 bin YTL’ye ismini açıklamak istemeyen kişiler aldı. Elif Eren’in tasarımını yaptığı çantayı 20 bin YTL veren Tansa Mermerci satın aldı.
| | |
|
Cadde’yi kırıp geçiren moda virüsü
esra tarih 17.05.2008, 07:42 (UTC) | | Bir arkadaşım anlatıyor. Üniversitedeyken yurtdışından yabancı arkadaşları geliyor İstanbul’a. Artık sinema okuduklarından mıdır nedir, burada güzel kızların olduğu bir muhitte güzel bir kısa film çekmek istiyorlar. Bizimkiler de alıyor onları Bağdat Caddesi’ne götürüyor, “Buyrun size güzel kızlar!” diye...
Bu yabancı gençler pek memnun olmuyor. “Buradaki kızların hepsi birbirine benziyor, hepsi aynı giyiniyor. Bizi başka bir yere götürün” diyorlar. Bunun üzerine arkadaşlar alıyor onları Taksim’e getiriyor. Ve bayılıyorlar Taksim’e, “Ne güzel, hep ilginç tipler var” diye...
90’ların sonunda arada İstanbul’a yolum düştüğünde hatırlarım Bağdat Caddesi’ni. O zaman bu Timberland bot, Barbour mont ikilisi caddenin üniforması gibiydi ve yıllarca bu üniformayı atmadılar üzerlerinden. İlk başlarda bunun o dönemde Türkiye’de modadan ve modayı algılamanın kısırlığından kaynaklandığını düşünmüştüm. Ama yok, moda bu semtte salgın hastalık gibi bir şey. Biri bilmem ne ayakkabı / mont / kot / pantolon virüsüne yakalanıyor ve orada bünyelerin bağışıklık sistemi bu konuda zayıf olduğundan mıdır nedir, virüs Cadde’nin kaldırımlarında fink atan kızları, oğlanları son sürat pençesine alıyor.
Adidas virüsü yayılıyor
Şimdilerde farklı tip virüsler var ama halkı hastalıktan kırıp geçiren olanın adı ADCOYS (Adidas ve Converse yetmezliği sendromu). Virüslerin sorumlusu Adidas ve Converse. Bir zamanlar hikayeleri dolanırdı, millete sokakta yürürken iğneyle AIDS virüsü enjekte ediyorlar diye... Sanki şimdi de Adidas ve Converse yetkilileri çaktırmadan markalarının virüslerini iğneyle batırıyorlar millete. Çünkü Şaşkınbakkal ve Caddebostan arasında yürürken, yemin ederim, 50 tane Adidas eşofmanlı ve Converse ayakkabılı insan gördüm. Ki bu kısa bir süre içinde oldu. Bir gün, karar verdim, sabahtan akşama kadar caddede bir banka oturup önümden bu üniformayı giymiş kaç kişinin geçtiğini sayacağım. Kararlıyım.
Peki Adidas bu virüsü nasıl yaydı? Bütün yöntemlerini bilmiyorum ama bildiğim bir tane var. Adidas, üniversitelerde “trendsetter” diye tabir ettiğimiz, giyimi kuşamıyla trendleri belirleyen ve milletin “Aaa o giyiyorsa bu en yeni modadır. Biz de giyelim” dediği türden gençlere bu yandan üç çizgili eşofmanları dağıtıyormuş. Nihayetinde de bir bakıyorsunuz, üniversite gençliğinin yarısı bu eşofmanlardan giyiyor. Diyelim bunların bir kısmı Bağdat Caddesi’nde oturuyor. Alın size şu anki manzara... (Ki Adidas çok akıllı bence. Nerede diğer markalarda bu pazarlama stratejisi?)
Gelecek günler ne getirir bilinmez. Virüs caddeden çıkıp daha kaç kişiyi pençesine alır, alır mı almaz mı, kim bilir? Bekleyip göreceğiz.
Bağdat Caddesi’nin diğer üniformaları neler?
Çanta: Sahte Louis Vuitton çantalar. Ya da... Dirsekte taşınan yine devasa çantalar. Miniminnacık, zapzayıf kızlar dev çantaların ağırlığında çöküyor, dev gözlüklerin ardında kayboluyor. Nike çanta kullanan da çok var. Azımsanamayacak sayıda genç kız da çantaları çapraz takıyor. İşlemeli veya orasından burasından bir şeyler sarkan çantalar da makbul.
Büyük gözlükler. Yok, pardon, devasa diyecektim... Victoria Beckham’ın var ya, ha işte onlardan...
GAP veya Abercrombie&Finch markalı dev logolu tişörtler. Çingene eteği, üzerine bol tişört, üzerine de hiçbir işlevi olmayan (ki olmak zorunda değil ama bilgi olsun diye diyorum) ince kemer. Bakın bu da sık rastlanan formalardan.
Jean’in üzerine tişört değilse de birkaç farklı renkte askılı bluzu üst üste giyiyorlar. Güya salaş, saçak saçak bir görünüm peşindeler; yemezler...
Renkler: Krem ve toprak renkleri. Artık asil durduğundan mıdır nedir?
Kumaş: Kanvas. Pantolonu değilse çantası, çantası değilse montu, ille de bir yerde keten-kanvas dokulu bir şey olacak.
Saçlar: Bana sorarsanız en fazla efor burada sarf ediliyor. Taranmadan çıkılmış gibi “duran” saçlar. Eminim en az 45 dakika o saçlarla uğraşılıyor. Amaç, evde sanki iki saniyede toplanmış gibi duran saçlar yaratmak. Ama bunu da yemezler... Bir kere saçlar mutlaka açık bırakılmış olacak. Tam açık olmasa da asla sıkı sıkıya toplamıyorlar, böyle yanlardan veya önlerden birkaç tutam alıp serbestçe üstte bir yere tutturuyorlar. Hepsinin saçları da acayip uzun. Statü simgesi saç boyu sanırım.
Erkekler çok tipik. Tiki sözcüğünün hâlâ kullanılıyor olmasının müsebbipleri. Yanık ten, jöleli saçlar, düşük bel kot, tişört ve mutlaka gözlük. Sayarken normal geliyor kulağa ama artık duruşlarından mıdır, yürüyüşlerinden mi bilmem, onlar da birbirinin aynı aslında.
Bol jean’ler. Altına tertemiz Converse. Halbuki Converse’i temiz giymek felsefesine aykırı. Ne kadar kirli o kadar iyi. Biz eskiden yeni bir Converse aldığımızda üç-beş gün gözden uzak giyer kirletir sonra onunla toplum içine çıkardık. Hatta bir arkadaşın yırtık pırtık Converse’ini bantla yapıştırıp giydiğini bilirim. Cadde’de renkli Converse’e rastlamıyorsunuz. Ya krem rengi ya beyaz. Renkli Converse Beyoğlu’nun hakimiyetinde.
| | |
|
Kraliçe'nin ayakları kokuyor
esra tarih 17.05.2008, 07:37 (UTC) | |
Müjde Ar yine bombayı patlattı... Kraliçe ile ilgili öyle bir söz söyledi ki, duyanlar kulaklarına inanamadı.
Televizyon Gazetesi'nin haberine göre, Müjde Ar yine bombayı patlattı... Ar, NTV'deki programının canlı yayınından İngiltere Kraliçesi II. Elizabeth ile ilgili öyle bir söz söyledi ki, duyanlar kulaklarına inanamadı.
NTV'de canlı yayınlanan 'Haydi Gel Bizimle Ol' programında İngiltere Kraliçesi II. Elizabeth'in Türkiye seyahati ile ilgili değerlendirmeler yapıldı.
Kraliçe'nin Bursa'da Yeşil Camii'ni ziyaret etmesine değinen Çiğdem Anad, II. Elizabeth'in burada beyaz patik giydiğini belirterek, bunun herkese örnek olabileceğini ifade etti.
Müjde Ar ise espri yapayım derken işin dozunu kaçırdı:
"Belki Kraliçe'nin ayakları kokuyor onun için giydi patikleri..."
Müjde Ar'ın bu sözlerine Pınar Kür, "Aman sen de..." diyerek tepki gösterdi. | | |
|
Karısını görünce sayıyı kaçırdı
esra tarih 17.05.2008, 07:35 (UTC) | |
Amerikan Basketbol Ligi NBA’de New Orleans Hornets’e 101- 79 yenilen San Antonio Spurs’un yıldızı Tony Parker karşısında eşi ‘Eva Longoria’yı görünce heyecan yaptı. Parker şut atacağı sırada rakip takımın taraftarı Eva’nın bire bir boyutlarındaki fotoğrafını oyuncuya gösterdi.
Konsantrasyonu bozulan Parker attığı iki şutu da sayıya çeviremedi. Hornets taraftarı olay sonrası salondan atıldı.
| | |
|
4 gün sonra enkazdan 33 kişi sağ çıktı
esra tarih 17.05.2008, 07:32 (UTC) | | Çin’in güneybatısını yerle bir eden 7,9 büyüklüğünde depremin üzerinden 4 gün geçtikten sonra 33 kişinin
enkazdan canlı çıkarıldığı bildirildi.
Yeni Çin Haber Ajansı’ndaki haberde, kurtarma görevlilerinin durmaksızın çalıştığı belirtilirken, depremin en şiddetli yıkıma neden olduğu Beiçuan’da bugün 17 kişinin enkazdan sağ çıkarıldığı, bunlar arasında bir çocuğun da okul enkazından kurtarıldığı kaydedildi. Askerlerle, sivil gönüllülerin tonlarca betonu ve demir yığınını
kaldırmaya çabaladığı belirtilen haberde, kurtarma çalışmalarına katılan bir kişinin, "Vazgeçmek bizim kitabımızda yazmıyor" dediği aktarıldı. Haberde, bugün kurtarılan 33 kişi arasında bulunan 46 yaşındaki Peng Zhijun, 4 günü, sigara ve idrarını içmesi sayesinde geçirebildiğini söylediği belirtildi.
| | |
|
|
|
|
|
|
|
Bugün 21 1 ziyaretçi (16 klik) kişi burdaydı! |